1. Kıta: Solan Güller ve Emek
Görsel: Bakımsız, kurumuş topraklı bir bahçenin ortasında duran bir insan figürü. Elindeki paslı sulama kabından, boynu bükülmüş, kurumuş, kahverengiye dönmüş bir gül fidanına su döküyor. Arka plan bulanık ve gri.
Görsel: Yakın plan (makro) çekim: Bir avuç içinde tutulan, tamamen kurumuş ve yaprakları dökülmekte olan koyu kırmızı bir gül goncası. Avcun içindeki çizgiler belirgin ve yaşlı görünüyor.
Görsel: Sisli bir yolda, sırtında kendi boyutundan büyük, dikenli çalılardan oluşmuş bir yük taşıyan yorgun bir yolcu. Yüz ifadesi acı dolu (Çile çekmek metaforu).
Görsel: İki kişinin silüeti. Biri önde hızlı adımlarla uzaklaşıyor, diğeri arkada durmuş, elini uzatmış ama çaresizce bakıyor. Aralarında uçurum gibi bir mesafe var ("El oldun yarim").
2. Kıta: Verilmeyen Sözler ve Zıtlıklar (Ateş/Buz)
Görsel: Terk edilmiş, eski bir ahşap masanın üzerinde sadece kuru bir somun ekmek ve bir kase tuz duruyor. Pencereden dışarıya bakan, yüzü asık, yalnız bir insan profili. Dışarıda hava kapalı.
Görsel: Dramatik bir manzara: Karla kaplı, fırtınalı, sarp bir dağın zirvesinde, buzların üzerinde harlayarak yanan büyük bir ateş. Ateşin etrafındaki karlar erimiyor, aksine daha da buz tutmuş görünüyor.
Görsel: Bir şöminenin yanındaki koltukta oturan, üzerine kat kat battaniye örtmüş ama yine de titreyen bir insan. Şöminedeki ateş sönmüş, sadece küller ve duman var ("Dondurdun yarim").
Görsel: Eski, paslanmış bir takvim yaprağı. Üzerinde "Bahar" yazıyor ama yaprak sararmış ve yırtık. Yanında kurumuş bir çiçek demeti duruyor.
3. Kıta: Yıkık Hane ve Çaresiz Yaralar
Görsel: Yıkık dökük, çatısı çökmüş, pencereleri kırık eski bir taş evin fotoğrafı. Evin içinden dışarıya doğru, evin ortasında büyümüş yabani otlar ve dikenler görünüyor ("Yıktın gönül hanemi").
Görsel: Eski zamanlardan kalma bir hekim/doktor odası. Masanın üzerinde çeşitli otlar, şişeler var. Yaşlı bir hekim, hastanın göğsündeki görünmez bir yaraya çaresizce bakıyor, ellerini iki yana açmış.
Görsel: Fırtınalı, karanlık bir denizde, dev dalgaların arasında oradan oraya savrulan küçük, dümensiz bir tahta kayık. Kayık kayalara çarpmak üzere ("Beni taştan taşa çaldırdın").
Görsel: Yalnız bir insan, karanlık bir odada, önünde boş bir kağıt ve kalemle oturuyor. Etrafında buruşturulup atılmış onlarca kağıt var. Kimseye anlatılamayan derdin görseli.
4. Kıta: İmkansızlıklar ve İhanet
Görsel: Çatlamış, sert bir granit kayanın tam ortasındaki incecik bir çatlaktan, üzerine yağmur damlaları düşerken filizlenmiş yemyeşil, küçük bir bitki (Taşa yağmur yağsa filiz verirdi).
Görsel: Bir demirci atölyesi. Örsün üzerinde akkor haline gelmiş, eriyip damlayan bir demir parçası. Yürek metaforunun somutlaşmış hali.
Görsel: Bir grup insanın flu silüetleri bir araya toplanmış, fısıldaşıyor ve parmaklarıyla uzaktaki tek başına duran net bir figürü işaret ediyorlar (Dost bildiğim herkes beni yererdi).
Görsel: Gölgelerin oyunu: Bir duvara yansıyan iki kişinin gölgesi. Biri diğerine sarılıyor gibi görünürken, sarılan kişinin diğer elinde arkaya sakladığı bir hançerin gölgesi var.
5. Kıta (Garip Zaferi): Kırgınlık ve Çürük Öz
Görsel: Büyük, yaşlı bir ağacın gövdesinden acımasızca kırılmış, yerde duran kalın bir dal. Kırıldığı yer taze ve yaralı görünüyor ("Dalı kırıkmış").
Görsel: Dışarıdan bakıldığında kıpkırmızı ve parlak görünen bir elma, ortadan ikiye kesilmiş. İçi tamamen siyahlaşmış, küflenmiş ve çürümüş ("Özün, sözün çürükmüş").
Görsel: Sonsuz gibi uzanan, tozlu, ıssız bir çöl yolunun kenarında, eski bir bavulun üzerine oturmuş, yüzünde derin çizgiler olan yaşlı bir adam/kadın. Gün batıyor ("Ömrümü yollarda soldurdun").
Görsel: Puslu bir camın arkasından, uzaklaşan bir trenin veya otobüsün arka ışıklarına bakan, gözleri yaşlı bir yüz. Camda yağmur damlaları süzülüyor ("Gidenin ardından kalbi burukmuş").
1. Kıta: Solan Güller ve Emek
Görsel: Bakımsız, kurumuş topraklı bir bahçenin ortasında duran bir insan figürü. Elindeki paslı sulama kabından, boynu bükülmüş, kurumuş, kahverengiye dönmüş bir gül fidanına su döküyor. Arka plan bulanık ve gri.
Görsel: Yakın plan (makro) çekim: Bir avuç içinde tutulan, tamamen kurumuş ve yaprakları dökülmekte olan koyu kırmızı bir gül goncası. Avcun içindeki çizgiler belirgin ve yaşlı görünüyor.
Görsel: Sisli bir yolda, sırtında kendi boyutundan büyük, dikenli çalılardan oluşmuş bir yük taşıyan yorgun bir yolcu. Yüz ifadesi acı dolu (Çile çekmek metaforu).
Görsel: İki kişinin silüeti. Biri önde hızlı adımlarla uzaklaşıyor, diğeri arkada durmuş, elini uzatmış ama çaresizce bakıyor. Aralarında uçurum gibi bir mesafe var ("El oldun yarim").
2. Kıta: Verilmeyen Sözler ve Zıtlıklar (Ateş/Buz)
Görsel: Terk edilmiş, eski bir ahşap masanın üzerinde sadece kuru bir somun ekmek ve bir kase tuz duruyor. Pencereden dışarıya bakan, yüzü asık, yalnız bir insan profili. Dışarıda hava kapalı.
Görsel: Dramatik bir manzara: Karla kaplı, fırtınalı, sarp bir dağın zirvesinde, buzların üzerinde harlayarak yanan büyük bir ateş. Ateşin etrafındaki karlar erimiyor, aksine daha da buz tutmuş görünüyor.
Görsel: Bir şöminenin yanındaki koltukta oturan, üzerine kat kat battaniye örtmüş ama yine de titreyen bir insan. Şöminedeki ateş sönmüş, sadece küller ve duman var ("Dondurdun yarim").
Görsel: Eski, paslanmış bir takvim yaprağı. Üzerinde "Bahar" yazıyor ama yaprak sararmış ve yırtık. Yanında kurumuş bir çiçek demeti duruyor.
3. Kıta: Yıkık Hane ve Çaresiz Yaralar
Görsel: Yıkık dökük, çatısı çökmüş, pencereleri kırık eski bir taş evin fotoğrafı. Evin içinden dışarıya doğru, evin ortasında büyümüş yabani otlar ve dikenler görünüyor ("Yıktın gönül hanemi").
Görsel: Eski zamanlardan kalma bir hekim/doktor odası. Masanın üzerinde çeşitli otlar, şişeler var. Yaşlı bir hekim, hastanın göğsündeki görünmez bir yaraya çaresizce bakıyor, ellerini iki yana açmış.
Görsel: Fırtınalı, karanlık bir denizde, dev dalgaların arasında oradan oraya savrulan küçük, dümensiz bir tahta kayık. Kayık kayalara çarpmak üzere ("Beni taştan taşa çaldırdın").
Görsel: Yalnız bir insan, karanlık bir odada, önünde boş bir kağıt ve kalemle oturuyor. Etrafında buruşturulup atılmış onlarca kağıt var. Kimseye anlatılamayan derdin görseli.
4. Kıta: İmkansızlıklar ve İhanet
Görsel: Çatlamış, sert bir granit kayanın tam ortasındaki incecik bir çatlaktan, üzerine yağmur damlaları düşerken filizlenmiş yemyeşil, küçük bir bitki (Taşa yağmur yağsa filiz verirdi).
Görsel: Bir demirci atölyesi. Örsün üzerinde akkor haline gelmiş, eriyip damlayan bir demir parçası. Yürek metaforunun somutlaşmış hali.
Görsel: Bir grup insanın flu silüetleri bir araya toplanmış, fısıldaşıyor ve parmaklarıyla uzaktaki tek başına duran net bir figürü işaret ediyorlar (Dost bildiğim herkes beni yererdi).
Görsel: Gölgelerin oyunu: Bir duvara yansıyan iki kişinin gölgesi. Biri diğerine sarılıyor gibi görünürken, sarılan kişinin diğer elinde arkaya sakladığı bir hançerin gölgesi var.
5. Kıta (Garip Zaferi): Kırgınlık ve Çürük Öz
Görsel: Büyük, yaşlı bir ağacın gövdesinden acımasızca kırılmış, yerde duran kalın bir dal. Kırıldığı yer taze ve yaralı görünüyor ("Dalı kırıkmış").
Görsel: Dışarıdan bakıldığında kıpkırmızı ve parlak görünen bir elma, ortadan ikiye kesilmiş. İçi tamamen siyahlaşmış, küflenmiş ve çürümüş ("Özün, sözün çürükmüş").
Görsel: Sonsuz gibi uzanan, tozlu, ıssız bir çöl yolunun kenarında, eski bir bavulun üzerine oturmuş, yüzünde derin çizgiler olan yaşlı bir adam/kadın. Gün batıyor ("Ömrümü yollarda soldurdun").
Görsel: Puslu bir camın arkasından, uzaklaşan bir trenin veya otobüsün arka ışıklarına bakan, gözleri yaşlı bir yüz. Camda yağmur damlaları süzülüyor ("Gidenin ardından kalbi burukmuş").